Haftanın Popüler Proğramları

Renk Kodları

13 Kasım 2007 Salı

BİLGİSAYAR TARİHİ

PC (BİLGİSAYAR) TARİHİ

Günümüzde vazgeçilmezlerden biri haline gelen bilgisayarın hangi aşamalardan geçip günümüze geldiğini merak ediyorsanız, buyrun size bilgisayarın kısa bir tarihçesi.
Bilgisayar, belirli komutlara göre veri işleyen bir makinedir.
Bilgisayarlar çok farklı biçimlerde karşımıza çıkabilirler. 20. yüzyılın ortalarındaki ilk bilgisayarlar büyük bir oda büyüklüğünde olup, günümüz bilgisayarlarından yüzlerce kat daha fazla güç tüketiyorlardı. 21. yüzyılın başına varıldığında ise bilgisayarlar bir kol saatine sığacak ve küçük bir pil ile çalışacak hâle geldiler. Toplumumuz kişisel bilgisayarı ve onun taşınabilir eşdeğeri, dizüstü bilgisayarını, bilgi çağının simgeleri olarak tanıdılar ve bilgisayar kavramı ile özdeşleştirdiler.
Bilgisayar tarihçesine baktığımızda, bilgisayar fikrinin çok eskilere dayanmadığını görürüz. 1830'larda Charles Babbage (1792-1871) fark makinesini ve ardından analitik makineyi yapmasıyla hesaplama işlerinin elektro mekanik araçlara yaptırılması ve sonuçların elde edilmesi görüşü doğmuştu. Charles Babbage yaptığı bu makineler ile başarılı sonuçlar elde edememesine rağmen, bilgisayarların temelinin onun tarafından atıldığı kabul edilmektedir.
1850 yılında George Boole kendi adıyla anılan ve sadece "1" ve "0" rakamlarının kullanıldığı Boole Cebiri sistemini bularak, bilgisayarların gelişimi üzerinde önemli rol oynamıştır.
1890'da Herman Hollerith tarafından,
delikli kartlarla bilgilerin yüklenebildiği ve bu bilgiler üzerinde toplama işlemlerinin yapılabildiği bir elektro mekanik araç geliştirdi.
Bu hesaplayıcı ABD’nin 1890 nüfus sayımında başarılı biçimde kullanıldı.
İlk analog bilgisayar 1931 yılında Vannevar Bush tarafından gerçekleştirildi. Buna karşılık, ilk sayısal bilgisayarı George Stibiz 1939'da New York’taki Bell Laboratuvarında üretti. Stibiz ikili sistemi bu makinaya uygulayarak komplex sayılarla aritmetik işlemler yapılmasını sağladı.
Bilgisayarlar konusunda en önemli ve hızlı gelişmelerin 2. Dünya Savaşından sonra başladığı görülüyor. Haward Aitken IBM ile işbirliği yapmak suretiyle 1944'de MARK I’i tamamladı. Bu bilgisayar küçük kapasiteli olmasına rağmen o günün koşullarında büyük bir başarı olarak kabul edildi. MARK I’e bilgiler delikli kartlarla veriliyor ve sonuçlar yine delikli kartlarla alınıyordu.
Bir grup bilim adamı tarafından 1945'de ENIAC isimli bir bilgisayar yapıldı. ENIAC askeri amaçlar için geliştirildi. Radyo lambaları kullanılıyordu ve MARK I’e göre oranla oldukça hızlıydı. Bu bilgisayar ile elektronik bilgisayara geçiş başlamış ve mekanik donanım yerini elektronik devrelere bırakmıştır.
Ticari amaçlarla kullanılabilen ve seri halde üretimi yapılan ilk bilgisayar UNIVAC I oldu. Bu bilgisayarın giriş-çıkış birimleri manyetik bant idi ve bir yazıcıya sahipti. Aynı yıllarda IBM 701 bilgisayarı piyasaya çıktı. Bu bilgisayarın vakum tüplü ve basit biçimde programlanabilen bir yapısı bulunuyordu. IBM firması 1958'den itibaren bilgisayarda vakum tüpleri yerine diot ve transistorları kullanmaya başladı. Buna bağlı olarak daha küçük, hafif ve daha az ısınan bilgisayarlar pazarlandı. Ayrıca bilgi depolama ortamları olarak disk ve tamburlar kullanılmaya başlandı.
1964 yılından itibaren transistorların yerini bütünleşik devrelerin alması bilgisayar alanındaki gelişmelere ivme kazandırmış; daha hızlı, güvenilir ve maliyeti daha ucuz bilgisayarlar üretilmeye başlanmıştır. 1970 yılından itibaren geniş çapta bütünleşik devrelerin kullanılmaya başlanmasının bilgisayar devrimine yeni boyutlar kattığı görülmüştür. Özellikle 1993 yılından itibaren geniş bellekli ve hızlı bilgisayarlar yanı sıra güçlü programlama dilleri ve işletim sistemlerinin ortaya çıktığı dikkatleri çekmektedir. Artık eski bilgisayarlarda kullanılan çekirdek bellek yerine daha ucuz manyetik iç bellekler kullanılmakta ve bilgisayar maliyetleri gün geçtikçe düşmektedir.
İLK BİLGİSAYARLAR
1980'lerden bu yana kişisel bilgisayarları ya ana kartının genel mimarisi, ya da ana işlemcinin modeline göre türlere ayırmak gelenek oldu. Şimdi PC dünyasına biraz daha yakından bakabiliriz:
IBM-PC:
Bilgisayar çılgınlığını başlatan bu cihaz, 1981 yılında piyasaya sürüldüğünde, hangi tür mağazalarda satılabileceği bile belli değildi. İki adet 5.25 inçlik floppy disket sürücüsü olan IBM PC’nin sabit diski yoktu. Ana işlemcisi Intel 8086 idi; beş adet kart yuvası vardı. Bir süre sonra IBM bu modele sabit disk koydu; ama RAM çipi denilen bilgisayarın hafızasını oluşturan çipi alakartla birleşik olduğu için arttırılması mümkün değildi. Elinizde böyle bir antika bilgisayar varsa, yenilemek güncelleştirmekten vazgeçin; olduğu gibi saklayın. Bir süre sonra antikacılara ya da bilgisayar-teknoloji müzelerine satabilirsiniz.
IBM XT:
IBM firmasının 10 megabyte sabit disk koyduğu ilk kişisel bilgisayarı olan XT’nin CPU’su da ilk PC’ye göre daha hızlı Intel 8088'di. Kart yuvası sayısı 8'e çıkartılmıştı. 8-bit tabir edilen standartta kart kabul eden bu bilgisayarın da bugün layık olduğu tek yer müze!
IBM AT
1985'te piyasaya sürülen ve bugünkü şekliyle PC’nin gerçek büyükannesi olan AT, Intel 80286 CPU üzerine inşa edilmişti. Orijinal PC’ye göre beş kere daha hızlıydı ve 16-bit standardında kart kabul ediyordu. IBM firması, bu bilgisayarla, ISA denen ana kart mimarisini bütün endüstrinin yararlanabileceği şekilde kullanıma açtı. ISA bütün bilgisayar endüstrisi için standart mimari anlamına geliyordu; nitekim öyle de oldu. Bir anda yüzlerce şirket, AT ile uyumlu cihazlar imal etmeye başladı. Modemlerin, tarayıcı ve diğer harici cihazların bilgisayara bağlanmasında kullanılan ara-birim kartlarının bir anda mağazaları doldurması, bu standardın gerçekten bütün endüstri tarafından kabul edilmesiyle mümkün oldu. Ancak AT bilgisayarların ana kart hızı bugünkülere oranla son derece düşük olduğu için böyle bir bilgisayarın yeni kartlarla güncelleştirilmesi, yeni kartlara verilecek paranın çöpe atılması olur. IBM-AT bilgisayarın ana kart büyüklüğü, günümüzdeki modern kartlarla aynı olduğuna göre, kasasının boş kutu olarak değerlendirilip, içindeki herşeyi değiştirmek mümkündür. Ancak orijinal AT’nin güç birimine ayırdığı yer çok küçük olduğu için, yenilemek için göstereceğiniz zahmet, boş kutu masrafından sağlayacağınız tasarrufa değmeyecektir.

5 Kasım 2007 Pazartesi

LCD TV
Öncelikle kullanım amacınız ekran seciminde cok onemli ve bu kişiden kişiye değişiyor; Ben kendi acımdan bakacak olursam populer turk tvsi izlemeyen, elime dizilerden, filmlere her turlu program dvd veya divx olaran gelen, ekranı mutlaka bilgisayara bağlı olarak kullanan, oyun uygulamalarıda çalıştıran ve ekran karşısında tek kişi oturan biri olarak; 16:9 aspect ratiolu, "native" cozunurlugu en az 720p hatta 1080p, kontrastı cok brighnessi ise rahatsız etmeyecek sınırlarda olan, konsol veya bilgisayar bağlantısı için Dsub-15 değil mutlaka DVI veya HDMI girişine sahip, oyun amaçlı(konsol,pc v.b.) kullanılacaksa ekranda iz bırakmayan latency suresi sorunlu olmayan bir display gerekiyor. 42-43" altında bu formata uygun ekran seçeneğimiz olarak sadece LCD teknolojisi var. Çünkü plazmalar bu boyutta max 1024*768 cozunurlugu destekliyor, onu da destekleyen poineer XDE436 gibi ekranlar 5.5-6 milyardan başlıyor, dolayısıyla fiyat sınırımızın cok dışında. 1-3 nesil panele sahip 8xx*4xx cozunurluklu plazmalar ise gerçekten berbatlar, bir ornek olarak lig tv de mac izlerken topu bile net gosterememesini verebilirim. Ayrıca plazmalar sanılanın aksine kontrast olarakta LCD lerden ustun değillerdir(6.ve 7.jenerasyon haric), uretici tarafından verilen 4 haneli konrast rakanları dinamik kontrast adı altında bilinçsiz tuketiciyi kandirmak amacıyla verilen bir yakamdır. Piyasadaki LCD-TV lere gelecek olursak onlarca secenek mevcut oldugunu gormuşsunuzdur, bunlardan 42" altında "ideal" ekran diyebileceğim model Philips 32" 32PF9830 modeli olacak, her açıdan problemsiz olan ve yukarıda saydıgım tum uygulamalarda başarıyla kullanılabilecek bu ekran ne yazikki ulkemizde fahiş bir fiyata satılmakta. Ayrıca doğubank gibi kaçak mal satan yerlerde de enazından su an için bulunmamakta. Dolayısıyla ithalatçının gazabından ve maliyenin %40 a varan haracından kurtulmak istiyorsak doğubankta neredeyse her modeli bulunabilen, goruntu kalitesi olarak geneli gayet problemsiz, bazı modelleri ise cok canlı, cok yuksek kontrastlı olan ama istisnasız hepsinde latency problemi olan Sony Bravia serisine yonelmemiz gerekecek. Yine 32" te KLV-V32A10E ve KLV-S32A10E modelleri en uygun secenekler olarak kalıyor. Bunlardan pahalı ve KLV-V32A10E modeli size uygun olabilir, cok ayrıntılı incelemesini bulamasamda tv içerigini, dvd yi ve bilgisayardan gelen DVI to HDMI kaynaklı videoyu video gayet sorunsuz oynattıgını belirtiyorlar.İncelemeyi buradan okuyabilirsiniz. http://www.cnetasia.com/reviews/home_av/tvs/0,39037588,39095329p,00.htm KLV-S32A10E serisi ise daha cok budget television olarak geçiyor ve renk dogrulugu cok iyi değil latency konusunda ise konsollarda ve bilgisayara bağlı olarak oyun oynandıgında sorun cıkarabilir.Cok ayrıntılı incelemesini buradan okuyabilirsiniz; http://www.denguru.com/2006/01/20/are_32_lcd_tvs_ready_for_prime_time/page10.html http://www.cnetasia.com/reviews/home_av/tvs/0,39037588,39095380p,00.htm Bu ürün dogubankta 2.600tl ye bulunabilmekte. 32" te Panasonic TX-32LX500M, Sharp Aquos LC-32AF3M gibi cok yuksek performanslı tvler de var ama TR içinde bunlar seçenek değil, mantıksız fiyatlara satılıyorlar. Benim sonuç olarak size bu ülke sınırları içerisinde önereceğim(önermek zorunda kalacagım) TV; Sony Bravia "V" Serisi KLV-V32A10E modeli olacaktır. Tahminimce 3.000-3200YTL arasına doğubankta bulabilirsiniz. (forum.donanımhaber.com'dan alınmıştır)